İnsanoğlu arzulardan ibarettir. Yaşamı boyunca
arzularını tatmin ederek haz almaya çalışır. Elde ettiğinde de kendine peşinden
koşacağı yeni arzular oluşturur. Kişinin yanılgısı arzularına ulaşabilmenin
yolunun akıldan geçtiğine veya çok çalışmaktan, ya da birilerinin vaatleriyle
önerdikleri yöntemleri ve kuralları uygulamaktan geçtiğidir. Bunların hiçbiri
asıl yol değildir. Asıl yol kalptedir. Kalp aklın köküdür.
Akla değil, sadece kalbe yerleşen arzular mutlaka bir gün can bulur.
Kişi arzusunu kalbine ekmemişse, tüm uğraşılara rağmen onu filizlendiremez.
Akıl buradan doğar, şekillenir ve büyür. Kalpteki hislerimiz düşüncelerimize
güç verir, hayat verir, ruh verir. Bu yüzden hisleri olmayan bir insan ölü bir
insandır, onu ve fikirlerini yaşatan tek şey hisleridir. Kişinin sözlerinin
gücü de duygularından gelir. Duygusuzca kullanılmış sözler ve dualar ölü doğan
çocuk gibidir. Kök ne kadar güçlüyse ve derinse, dallar da o kadar yukarı
çıkar. Arzunun kalpteki kökü ne kadar derinse ve sağlamsa, onu elde etmek için
gerekli fikirler ve düşünceler de o derece kuvvetlenir. Kalpten gelen sözlerin
gücü mucizeler yaratır.